29 Mayıs 2013 Çarşamba

ESKİŞEHİR - İSTANBUL YOLCULUĞU ( Yabancı gözüyle )

Misafirim Mila ile 5. günümüz ;
 
Bugün İstanbul yolcusuyuz. Kahvaltımızı yaptık, kahvelerimizi içtik, çantalarımızı hazırladık. Ben yokken çiçeklerim susuzluk çekmesinler diye her birinin toprağına birer su dolu pet şişesini ters çevirip batırdım. Böylece ben gelinceye kadar idare ederler.

Baktım Mila'da hafiften bir heyecan var ; Bir taraftan İstanbul için çok şey duymuş, çok şey okumuş, neyle karşılaşacağını merak ediyordu. Diğer taraftan aldığı hediyeliklerle tekerlekli bavulu dolmuş, yedek olarak getirdiği sırt çantasına da bir şeyler koymuştu. Haa, bir de her kaldığı otelde bir eşyasını unuta unuta buraya geldiği için, gene bir şey unutmamak için tekrar tekrar kontrol ediyordu.
Neyse otogara gittik, peronda hazır bekleyen otobüsümüzü  bulduk. Mila yolu izleyebilsin hem de boyu uzun olduğu için rahat etsin diye en önden, 3-4 numaralı yerleri almıştım. 
Birden bir davul - zurna sesi adeta patladı ve bütün otogarda yankılandı. Ne olduğunu anlamak için bakındık ve ayyıldızlı bayraklarla dans eden gençleri görünce asker uğurlaması olduğunu anladım. Mila için bu hiç beklenmedik ve çok şaşırtıcı bir olaydı. İyice yaklaştı, ilgiyle seyretti ve bol bol fotoğraf çekti. Meğer gençler bizim otobüsle yola çıkacaklarmış ve Bilecik'e gidiyorlarmış.
Hareket saati gelince, asker geçirenler otobüsün önüne geçip bayrak açtılar ve hep beraber İstiklal marşını okudular. Gençler de otobüsün ön tarafında durup veda ettiler. Mila:" Başka hiç bir ülkede askere böyle gidileceğini sanmıyorum, bu nasıl bir duygu, nasıl bir bağlılık, çok etkileyici." diyordu.
Bozüyük'e yaklaşınca rüzgar enerjisinden  elektrik üreten rüzgar gülleri ( santralleri ) görünmeye başladı. O esnada çay-kahve yanında bisküvi - kek ikramı başladı. Mila' ya bir sürpriz daha olmuştu bu. Böyle servisi sadece uçak yolculuklarında görmüş.
Kahvelerimizi yudumlarken,  yol boyunca devam eden hızlı tren inşaatı viyadük ve tünellerini seyrediyorduk. Gerçekten çok büyük bir yatırım, bir an önce bitse de trenle yolculuk yapabilsek tekrar.
Mila yol boyunca her şeyi büyük bir ilgiyle seyrediyor, merak ettiklerini soruyordu. Yolların çok güzel  ve modern olduğunu, otobüsün çok konforlu olduğunu, çevredeki tarla ve bahçelerin itinayla işlendiğini biraz da hayretle belirtiyordu. Derken, ağaçlandırma yapılan bölgeleri görünce, bu manzarayı Türkiye' de gittiği hemen bütün yollar boyunca gördüğünü  ve bu konuya bu kadar önem verilmesinden nekadar etkilendiğini anlatıyordu.

Mola zamanı, Pamukova'daki tesislerde 30 dakikamız vardı. Mila'ya, gelirken pişmaniye sipariş etmişler, daha önceden gelen arkadaşları.En taze pişmaniyeyi alabileceğimiz yere gelmiştik. Burada pişmaniye gözünüzün önünde üretiliyor, şekil verilip kutulanıyor. Ustaların çalışmasını seyretmek çok zevkliydi ama fazla zamanımız yoktu. Bol çeşitlerin arasından seçim yapması da zor oldu ama otobüs  kalkmadan almayı başardık.
Otoban, Sapanca gölü, tüneller, viyadükler, aaa deniz göründü derken İstanbul'a girmiştik. Fatih Sultan Mehmet köprüsü ile Asya'dan Avrupa' ya geçtik. Mila hem fotoğraf çekmeye çalışıyor hem de her şeyi görmeye çalışıyordu.

15 -18 milyon nüfuslu bir mega kente geldiğini daha pek farkında değildi. Trafik hala akıcıydı, biz hala rahat bir yolculuk yapıyorduk. 


Üst üste gibi duran devasa binalar, düzgün yol ve kavşaklar, yol kenarındaki rengarenk çiçeklerle bezenmiş peyzaj düzenlemelerine hayranlıkla bakıyordu.

Esenler otogarında inip servis minibüsüne bindik. Gitgide trafik yoğunlaşıyordu, dura kalka ilerlemeye başlamıştık. Çoktandır bu tip minibüslere binmediğim için uzak kalmışım, çalan tuhaf müziğin nasıl adlandırıldığını bilmiyorum ama hızlı çalınan uyduruk türkü gibiydi. 

Mila'nın yüzündeki hayranlık, yerini yavaş yavaş şaşkınlık hatta biraz ürküntüye bırakmıştı. Bir ara "Bak bak" dedi ve bir üst geçiti gösterdi. Büyük bir insan kalabalığı yürüyor ve ardı arkası kesilmiyordu.
"Yarın biz de onların arasında olacağız." dedim. Ağzı açık kalmıştı, ne düşünüyordu kim bilir.

Arkası yarın.....

































8 yorum:

  1. Mila'nın gözünden bakınca hakikaten bizim ne şaşırtıcı geleneklerimiz var yahuu !!Demek Amerika'da otobüste kek, çay vermiyorlar, hem de orada benzin ucuz olduğu halde ilginç yani.İstanbul'u görünce Mila ne düşünecek merakla bekliyom !!
    iyi gezmeler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filiz'ciğim, ilgin için çok teşekkürler.
      Bir yabancıyla gezince, insanın farkındalığı artıyor.

      Sevgilerimle

      Sil
  2. Dışardan bakınca o kadar vahim durum :(Bloğunu takibe aldım canım bana da beklerim.İstanbuldaki farklı mekan ve lezzetlerle ilgili paylaşım yapıyorum.Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen dışarıdan bir gözle bakabilmek iyi oluyor.

      Bloğun çok ilgimi çektim, ben de takipteyim artık :)

      Sil
  3. valla keyifle takip edilen bir yazı dizisi oldu bu Nowa Hanım:))))
    Kimbilir nasıl şaşırmıştır Mila, merakla bekliyorum devamını
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okunuyora, ne mutlu :)))

      Mila' nın çok şaşırdığı hatta ciddi ürktüğü zamanlar oldu.

      Sağ ol Melis'çiğim, sevgilerimle.

      Sil
  4. çok güzel bir yazı dizisi olmuş keyifle ve merakla bekliyorum devamını :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginizi çekecek bir şeyler yazabildiğime çok sevindim :)
      Bunu bana duyurduğunuz için de çok teşekkürler.

      Sevgilerimle

      Sil

İçinizden nasıl geliyorsa.