Efsaneye göre tanrıça Athena, baykuşun
bakışlarından, gece görme yeteneğinden çok etkilenmiş ve baykuşu gece kuşu yapmıştır. Baykuş,
Athena’nın görmediklerini görüp tanrıçayı her daim haberdar etmiştir.
Tanrıçanın kendisine ait baykuşun adı "Athene Noctua" olarak geçer (
Küçük Baykuş olarak da bilinir ) ve Acropolis’in koruyucusu olduğu
söylenir. Antik Yunan paralarına baktığımızda üzerinde baykuşu
görmemizin bir sebebi de bu kuşun ayrıca ticaret üzerinde bir koruyucu
gözlemci olduğuna inanılmasındandır. Rivayete göre baykuşa gece görme
yetisini kazandıran, içinden gelen sihirli bir ışıktır.
Antik Yunan Çağı’nda baykuşlar ordunun da
koruyucusu olarak görülürdü. Tabii bunu bir yerde Athena’nın, Bilgeliğin
yanısıra Savaş tanrıçası ( Ares’ten farklı olarak) olmasına, baykuşun
da Athena’nın simgesi olmasına bağlayabiliriz. Rivayete göre, savaş
sırasında ordunun üzerinden uçan bir baykuş zafere işarettir.
Dilerim benim Bayankuş ve sevimli yavrusu, ziyerete gelen herkese uğur getirsin.
NOWA dükkan için tık tık...
27 Ağustos 2013 Salı
19 Ağustos 2013 Pazartesi
TEPİK TURŞUSU ve SEMENDER
Merak etmeyin uzun uzadıya turşu tarifi verecek değilim, zaten hemen herkes yapmasını bilir, öyle zor bir şey de değildir.
Evimizin çok daha kalabalık ve çocukların daha iştahlı olduğu dönemlerde ben de çeşit çeşit kış hazırlıkları yapardım. Ama gençler doğdukları yeri bırakıp doydukları yerlere gidince, kalanlar da tuza şekere dikkat etme dönemine girince, artık turşu - reçel benzeri işler de kalmadı.
Geçenlerde komşum, köydeki bahçesinden misler gibi domates, salatalık ve birkaç çeşit biber getirdi. Bayıla bayıla yedik elbette ama biberlerin bir kısmı acı çıktı. Bizde acı yiyen yok ama atılmaz ki. Bilecik'teyken öğrendiğim Tepik turşusunu hatırladım. Bir-iki avuç biberi turşu olarak değerlendirmenin herhalde en pratik yöntemi ;
Biberleri yıkadım, saplarını kısalttım,
bir-iki yerinden deldim ve yarım litrelik
pet şişelere doldurdum. Dolması da
şart değil, ne kadar varsa. Aralarına
birkaç diş sarımsak kattım. Her şişeye
1 tatlı kaşığı kaya tuzu, 1 çay bardağı
sirke, 1 çorba kaşığı sıvı yağ koydum
ve sıkıca kapağını kapattım. Bu konan
sıvılar şişeyi tepesine kadar doldurmuyor ama bu turşunun özelliği tam da burada. Mutfağın bir kenarına yere yatırarak koydum. Gelip geçtikçe ayağımla tepip şişenin dönmesini sağladım. Teptikçe şişedeki az sıvı bütün biberlere etki etti ve kısa zamanda sarardılar yani turşu oldular.
Misafir gelince, kısır veya mercimek
köftesinin yanında iyi gider.
Gelelim semender hikayesine...
Bugüne kadar alışılmış- alışılmamış onlarca hayvan türüyle aynı ortamda yaşadım. Hepsini saymayayım, sadece aralarında bir de Vietnam'lı makak maymunumuz olduğunu söylemekle yetineyim. Tatlı Rosi çok akıllı ve sevimliydi. Ama bugüne kadar evimde bir semender bulunmamıştı. Hamdolsun o da oldu.
Apartman komşularımızdan bir aile bu ara tatile gittiler, giderken de sevgili semenderlerini bize emanet ettiler. Yani suda ve karada yaşayabilen bir kertenkele. Bir cam fanusta yaşıyor ve sabah akşam yem verilmesi gerekiyor. Onlar ara sıra çıkarıp ellerinde tutuyor ve seviyorlar, benim hiç öyle bir niyetim yok. Hatta fanusun küresel yapısından dolayı dışarı çıkamadığını söylemelerine rağmen özellikle geceleri fanusun üzerini bir kitapla kapatıyorum, ne olur ne olmaz....
( Nihal Erpeden Hanımın uyarısı üzerine, artık üzerine kitap değil, süzgeç kapatıyorum.)
Adı Rıfkı...
Evimizin çok daha kalabalık ve çocukların daha iştahlı olduğu dönemlerde ben de çeşit çeşit kış hazırlıkları yapardım. Ama gençler doğdukları yeri bırakıp doydukları yerlere gidince, kalanlar da tuza şekere dikkat etme dönemine girince, artık turşu - reçel benzeri işler de kalmadı.
Geçenlerde komşum, köydeki bahçesinden misler gibi domates, salatalık ve birkaç çeşit biber getirdi. Bayıla bayıla yedik elbette ama biberlerin bir kısmı acı çıktı. Bizde acı yiyen yok ama atılmaz ki. Bilecik'teyken öğrendiğim Tepik turşusunu hatırladım. Bir-iki avuç biberi turşu olarak değerlendirmenin herhalde en pratik yöntemi ;
Biberleri yıkadım, saplarını kısalttım,
bir-iki yerinden deldim ve yarım litrelik
pet şişelere doldurdum. Dolması da
şart değil, ne kadar varsa. Aralarına
birkaç diş sarımsak kattım. Her şişeye
1 tatlı kaşığı kaya tuzu, 1 çay bardağı
sirke, 1 çorba kaşığı sıvı yağ koydum
ve sıkıca kapağını kapattım. Bu konan
sıvılar şişeyi tepesine kadar doldurmuyor ama bu turşunun özelliği tam da burada. Mutfağın bir kenarına yere yatırarak koydum. Gelip geçtikçe ayağımla tepip şişenin dönmesini sağladım. Teptikçe şişedeki az sıvı bütün biberlere etki etti ve kısa zamanda sarardılar yani turşu oldular.
Misafir gelince, kısır veya mercimek
köftesinin yanında iyi gider.
Gelelim semender hikayesine...
Bugüne kadar alışılmış- alışılmamış onlarca hayvan türüyle aynı ortamda yaşadım. Hepsini saymayayım, sadece aralarında bir de Vietnam'lı makak maymunumuz olduğunu söylemekle yetineyim. Tatlı Rosi çok akıllı ve sevimliydi. Ama bugüne kadar evimde bir semender bulunmamıştı. Hamdolsun o da oldu.
Apartman komşularımızdan bir aile bu ara tatile gittiler, giderken de sevgili semenderlerini bize emanet ettiler. Yani suda ve karada yaşayabilen bir kertenkele. Bir cam fanusta yaşıyor ve sabah akşam yem verilmesi gerekiyor. Onlar ara sıra çıkarıp ellerinde tutuyor ve seviyorlar, benim hiç öyle bir niyetim yok. Hatta fanusun küresel yapısından dolayı dışarı çıkamadığını söylemelerine rağmen özellikle geceleri fanusun üzerini bir kitapla kapatıyorum, ne olur ne olmaz....
( Nihal Erpeden Hanımın uyarısı üzerine, artık üzerine kitap değil, süzgeç kapatıyorum.)
Adı Rıfkı...
13 Ağustos 2013 Salı
KAĞITTAN KAPI SÜSÜ
Hep denemek istiyordum ve işte yaptım...
Kağıttan yapılmış, özellikle de nota kitabı sayfalarından yapılmış ( Acaba daha mı romantik oluyor ?) kapı süslerini gördükçe hevesleniyordum, bir de ben yapayım, nasıl olacak bakalım, diyordum. Benim gibi heves edenler için adım adım fotoğrafladım.
Nota kitabı bulamadım ama bir teması olsun diye karikatür dergisi kullandım. Nota ile romantik oluyorsa, karikatürle neşeli olsun madem... Eve gülümseyerek girmek en iyisi.
Kağıttan yapılmış, özellikle de nota kitabı sayfalarından yapılmış ( Acaba daha mı romantik oluyor ?) kapı süslerini gördükçe hevesleniyordum, bir de ben yapayım, nasıl olacak bakalım, diyordum. Benim gibi heves edenler için adım adım fotoğrafladım.
Nota kitabı bulamadım ama bir teması olsun diye karikatür dergisi kullandım. Nota ile romantik oluyorsa, karikatürle neşeli olsun madem... Eve gülümseyerek girmek en iyisi.
6 Ağustos 2013 Salı
SIRADIŞI BİR ETOL
Yazın düğünler, davetler çok olur. Ya da tatile gittiğimiz otelin bahçesinde her akşam eğlenceler düzenlenir. Akşamın hafif serinliğinde omuzlara alınacak hem hafif hem de şık bir etole ihtiyaç duyan çok olmuştur.
İşte tam da bu amaçla bu etolü düşündüm. Dökümlü ve hafifçe esnek kırmızı kumaşın etrafını yün ip ve iğne oyası ile çevirdim. Saçaklarını da yine boncuklu iğne oyası ile yaptım.
Hiç dikkat çekmeyen düz bir siyah elbiseye renk katar, beyaz bir elbise üzerinde gelincik açmış gibi durur. İşte buyurun...
İşte tam da bu amaçla bu etolü düşündüm. Dökümlü ve hafifçe esnek kırmızı kumaşın etrafını yün ip ve iğne oyası ile çevirdim. Saçaklarını da yine boncuklu iğne oyası ile yaptım.
Hiç dikkat çekmeyen düz bir siyah elbiseye renk katar, beyaz bir elbise üzerinde gelincik açmış gibi durur. İşte buyurun...