20 Mart 2014 Perşembe

İZMİR GÜNLERİM

Bu aralar İzmir'deyim. Havalar tam bana göre, ne çok soğuk ne çok sıcak. Deniz kenarında uzun yürüyüşler yapıyorum. Usul usul gezinenler, ciddi ciddi koşanlar, köpeklerini gezdirenler, banklarda oturanlar, balık tutanlar, bisiklet binenler, selfie çeken kızlar...

Hele bir tane balıkçı vardı, beni hayretler içinde bıraktı. Hemen hepsi oltanın başında saatlerce bekleyip güç bela 1-2 balık yakalarken, bu 1 dakika içinde 2 tane 30-40 cm lik balık yakaladı. Üstelik oltasında yem falan da yoktu. Adeta denizi kokluyor veya sudaki hareketleri mi gözlüyordu bilmiyorum ama oltayı uzaklara fırlatmasıyla balıkla birlikte çekmesi bir oluyordu. Her işin ustası var elbet...

Göztepe, Küçükyalı semtinde eskiden kalabilmiş, yıllara direnmeye çalışan taş evler var. Bazıları nispeten sağlam kalabilmiş, bazıları ise sadece birkaç dış duvarı ile direnmeye çalışıyorlar.
Biliyor musunuz ki, binalar içinde yaşayan insanlarla ayakta duruyorlar. İçinde yaşam olmayan binalar, ne kadar sağlam inşaa edilmiş olsalar da eskimeye ve yıkılmaya mahkümdurlar.
Restore edilen, okul veya konut olarak kullanılan binalar da var.
Ne kadar özgün ve karakteristikler, değil mi. Keşke daha çok eski bina layıkıyla korunabilmiş olsaydı.
İzmir'in imbatıyla hepinize selam ve sevgiler gönderiyorum.


7 Mart 2014 Cuma

TENEKE KUTULAR SINIF ATLADI



Elimde birkaç tane masa muşambası parçası vardı. Bunlardan ne yapabilirim diye düşündüm ve kapaklı konserve kutularını kaplamaya karar verdim. 
Biliyorsunuz, boyayıp dekupaj yapılan çok güzel çalışmalar var. Yapışkanlı kağıtla, kumaşla oluyorsa muşambayla neden olmasın, değil mi.
Kutuların yeni "elbiselerini" ölçüsüne göre kesip yapıştırdım. Kumaştan pufuduk çiçekler, tülden bahar çiçekleri hazırladım, dantel ve kurdela ile süsledim.
Mutfakta kuru bakliyat için, hobi malzemeleri koymak için, çocukların küçük oyuncakları için kullanılabilir. Hatta kendi yaptığımız kurabiyeleri hediye götürürken böyle kutularla sunabiliriz.
Konserve kutusu deyip geçmeyin, onların da şanslısı - şanssızı var. İyilik ve sevgiyle kalın.

Nowa dükkan için tık tık...

2 Mart 2014 Pazar

TİYATRODAKİ "MÜNASEBETSİZ"

Geçen akşam tiyatroya gittik. Eskişehir 
Şehir Tiyatrolarının " Açık aile " oyununa.
Şansımıza yerimiz iyiydi, önden 3. sıranın ortalarındaydık. 
Çok geçmeden ışıklar karardı, müzik sesi yükseldi ve bordo kadife perde açıldı.

Sahnede bir evin oturma odası vardı.
Karı - koca kavga etmişler, kadın kendini banyoya kilitlemiş, adam kapıyı yumrukluyor. Önce kızgınlıkla, sonra tedirginlikle ve giderek artan endişeyle...
Önümdeki koltukta oturan kadın hafif sesle güldü. "Herhalde benzer bir anısı var." diye aklımdan geçirdim.

Adam sahnede telaşla bağrıp çağırmaya devam ederken önümdeki kadın bu sefer pufkurarak gülmeye başladı. "Ay sinirlerim bozuldu."diyor ve kahkahaların arkası kesilmiyordu. "Ne münasebetsiz insanlar var!" dedim içimden. 
İş bu kadarla kalsa iyi, kadın artık ayağa kalkmış sahnedeki oyuncuya laf atıyordu. "Eyvah, kadın delinin teki çıktı. Birileri bunu dışarı çıkarsa." diye artık iyiden iyiye tedirgindim. "Etrafına da zarar verir mi?" diye aklımdan geçerken sağında ve solunda oturanlara gözüm kaydı. İkisi de iki ayrı yana yatmışlar ve iyice ufalmışlardı sanki.
Tam bu sırada, onların bu hali kadının da dikkatini çekti. Bir an durakladı, önce birine, sonra öbürüne döndü ve "Oyuncuyum ben, korkmayın! Ah yazık, bu ikisinin ödü koptu." dedi. Sonra da Himen edası ve"Işık!" nidasıyla tam üzerinde bir spot ışığı yandı. Ohhhh, çok şükür deli filan değilmiş...
Meğer elinde biletiyle aramızda oturan, oyunun başrol oyuncularından biriymiş.  Son yıllarda piyesler sahnelenirken çeşitli interaktif yöntemler kullanılmasına defalarca şahit oldum ama yine de boş bulunmaktan kurtulamadım işte. Böylece yüksek doz peşin adrenalinle başlayan oyunda tempo hiç düşmedi.
Haller Gençlik Merkezi - Eskişehir