30 Ağustos 2015 Pazar

DEKORATİF EV NASIL YAPILIR

Son zamanlarda ev dekorasyonunda minik ev aksesuarlarını sıkça görmeye başladık.
 Bana çok ilginç geliyor; Neredeyse hepimiz yüksek yüksek apartmanlarda oturuyoruz ama ev deyince hep şu minik, bir kapısı bir penceresi olan kırma çatılı evleri hayal ediyoruz. Ev resmi yap deyince hep onları çiziyoruz. Apartmanları hala ev olarak kabullenemedik galiba.
 Bu minik ev aksesurlarından kendiniz de kolayca yapabilirsiniz.
 Basit şemasını ve ölçülerini hazırladım.
 İstediğiniz karton veya kalınca kağıda çizin ve yapıştırma paylarını unutmadan kesin.
 Karton kullanıyorsanız, çizgilerin üzerinden bir de makasın sivri ucuyla (veya benzer başka bir şeyle) geçin ki düzgün ve kolay katlansınlar.



Yapıştırın, en son çatıyı da ilave edin. Düz renkli karton kullanıyorsanız kapı ve pencereleri de ilave edin. 

 Minik evimiz tamamlandı. Fotoğraftaki yağlı boya manzara resmi, çok eski bir ahşap kutumun kapağında yer alıyor. Minik evime hoş bir fon oluşturdu.
 Başlayınca kendimi tutamadım, mahalle kurdum :))

23 Ağustos 2015 Pazar

KİRAZLI ERZAK TAKIMI

 Mutfaklara kırmızı rengi çok yakıştırıyorum. Bunun derecesini ayarlamak herkesin zevkine kalmış bir şey. En azından mutfaktaki bazı objelerin kırmızı olmasında fayda vardır çünkü kırmızı enerji verir, yaşama sevincini arttırır ve iştah açar.
 Gelelim yeni yaptığım erzak takımına. Bu bir değerlendirme çalışması ; Plastik kapaklı metal konserve kutuları, kiraz desenli muşamba, sıvı yapıştırıcı, sıcak silikon yapıştırıcı ve yarım boncuklar kullandım.
 Önce konserve kutularının, metal kapak çıkarıldıktan sonra kalan keskin kısımlarını bir pense ile içeri doğru kıvırdım ki kullanırken bir tehlike oluşturmasınlar. Sonra, kutuların çevresine ve kapaklarına uygun ölçülerde kestiğim muşambaları sıvı yapıştırıcı ile yapıştırdım.
 Yine muşambadan kestiğim parçalarla çiçekler ve yapraklar yaptım, sıcak silikonla yapıştırdım. Muşamba kullanmamın sebebi, kutuları rahatça elde yıkayabiliyorum. Metal konserve kutuları ise plastik erzak kaplarından çok daha sağlıklılar.
Hepinize sağlık, huzur ve hep iyi haberler alacağımız, çocuklarımız için endişe duymayacağımız güzel günler dilerim.

18 Ağustos 2015 Salı

ŞİFON BLUZ

 Geçen yıl tatile giderken diktiğim şifon elbiseden küçük bir parça kumaş artmıştı. Ancak kolsuz bir bluz çıkacak kadardı. Parça kumaş olarak duracağına, ara sıra giyerim diye dikiverdim. Kalıp kullanmadım, kumaşı ikiye katladım, boyun oyuğunu açtım ve çevirerek diktim. Sonra da iki yanı ve eteği diktim.
 Yıllar önce tiğ işi yaka kenarı olarak örülüp bugüne kadar bekleyen dantelim vardı. O da bu arada değerlensin diye, bluzun yakasını ona göre kestim.

Kol kenarına ise aynı renkte hazır dantel kullandım. İşte böyle hem kumaş hem dantel dolapta işe yaramaz halde dururken dikilp askıdaki yerine geçti. Aceleyle giyip bir de üzerimde görün istedim.


14 Ağustos 2015 Cuma

FUŞYA ÇİÇEKLİ KUTU

 Bu kutuyu bir arkadaşım için yapmıştım ama olaylar öyle gelişti ki hala kendisine teslim edemedim. Artık bir buluşma ayarlayalım da vereyim derken, bu sefer de tatile çıktı. Umarım en kısa zamanda sahibine ve yeni evine kavuşur.
 Kutunun dışında fuşya çiçekli muşamba kullandım. Yine muşambadan çiçekler, püsküller, kurdela, boncuk ve taşlarla süsledim
 İçini kapitone kumaşla kapladım, her tarafını.
 Derli toplu, düzenli insanlar kutuları sever :)) Takılar, tokalar, makyaj malzemeleri, fularlar, kırtasiye malzemeleri, hobi malzemeleri için birebir.
Diğer kutularıma BURADAN bakabilirsiniz.

3 Ağustos 2015 Pazartesi

İKİ DENİZ SUYU

 İki denizin suyu bir küçücük şişeye girer mi? Buyurun, girmiş!

 
Hangi denizler bunlar; Akdeniz ve Ege denizi ve bahsedeceğim yer de Datça yarımadasında yer alan antik kent Knidos.  Mesleki deformasyonumun etkisiyle de olsa gerek, antik yerleşimlere gittiğimde zamanda yolculuk yapmayı seviyorum.
Nasıl mı ; Gözüme kestirdiğim yüksekçe bir yere oturuyorum, gözlerimi hafifçe kısıyorum ve hayal ediyorum... Yerlere saçılmış koca koca mermerler ayağa kalkıp yerlerini buluyor, aralarında kadim insanlar dolaşmaya başlıyor, günlük hayatın sesleri yükseliyor. 
Ha, aklınızda bulunsun, antik kentlerde gördüğünüz her türlü taş yapı kalıntıları, kent halkınca ortak kullanılan kamu binalarına aittir. Tapınak, tiyatro, hamam (gimnasium ), toplantı meydanı (agora), çarşı, konser alanı (odeon), kütüphane, mezarlık (nekropol) gibi. Yani gördüğünüz kalıntılar kentin merkezidir. Konut mahalleleri bu merkezin çevresinde ve dışında yer alır ama evler genellikle kerpiç ve ahşap gibi malzemelerle yapıldığı için günümüze kadar korunamazlar. Bazılarının sadece temellerinde taş kullanıldığı için, ancak onlar bulunabilir.
Mesela bu cadde, çarşı caddesi ; Mermer kaplı yolun iki tarafında mermer sütunlarla bezeli dükkanlar, sanat galerileri yer alıyormuş. Dönemin ünlü heykeltraşları, ressamları, zanaatkarları buradaymış.
 Bir antik kentin nüfusunun hesaplama yöntemlerinden biri de, tiyatronun büyüklüğünden geçer. Oturma yerleri sayısının dört katı, yaklaşık nüfusu verir. Knidos'da biri büyük, diğeri küçük iki tiyatro varmış mesela.
 Bir ören yerine gittiğinizde, yerlerde yatan taşlara bakarken sadece üzerlerindeki şahane taş işçiliğine hayretle bakmakla kalmak istemiyorsanız biraz da oranın tarihini araştırmak gerekecektir. Buralarda kimler yaşamış, nasıl geçinmişler, hangi alanlarda gelişmişler...


 
Mesela Knidos'daki en eski yerleşim buluntuları MÖ 2000 yıllarına dayanıyor. Şehrin kurucuları Karyalılardır ama en parlak dönemi, Trakya üzerinden gelip buralara yerleşen Dorlar zamanıdır (MÖ 1000). Daha sonra Lidyalılar ve MÖ 546 da Persler ele geçirmiş.
 MÖ 4. yüzyılda yarımadanın önündeki ada ile kara, deniz doldurularak birleştirilmiş böylece iki liman elde edilmiş. Biri ticari, diğeri askeri amaçla kullanılmış.
 Halen liman ağzındaki mendirekle Kuzey limanındaki kule kalıntıları görülebilmektedir.
Şehir, çok önemli bir ticaret merkezi olduğu kadar bir kültür ve sanat merkeziymiş. Dönemin en ünlü heykeltraşlarından Praksiteles'in Afrodit tapınağı için yaptığı Afrodit heykeliyle ünlenmiş. 
Gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu bulan ünlü astronom, matematikçi ve filozof Eudoksus; Dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Fenerinin mimarı Sastratos, Skopas, Briaksis Knidos'da yaşamışlardır.

Knidos'lular tersaneler kurmuşlar, denizcilikte ve ticarette çok ilerlemişler, ürettikleri ürünleri (başta şarap olmak üzere) ihraç etmişler. Geç Roma ve erken Bizans döneminde kentteki çok sayıdaki tapınak kiliseye dönüştürülmüş ve şehir nüfusu 70.000 lere ulaşmış. Bizans'ın ilerleyen dönemlerinde ise bir yandan depremler, diğer yandan korsan saldırılarıyla güçsüz kalan kent MS 7. yüzyılda tamamen terk edilmiş.
 Knidos ve civarı sit alanı olduğu için, konaklayıp tatil yapma imkanı yok ve iyi ki de yok. Eski veya yeni Datça'da kalıp tekneyle veya karayoluyla gelmek mümkün. 

Bunlar da tatilden geriye kalan kareler ile eve getirilen küçük hatıralar :