Herkesin bir ikinci şansa hakkı var mı yok mu, tartışılır. Ama kot pantolonların hakkı olduğu kesin, bence. Hatta her kırpıntısının bile uygun bir şekilde değerlendirilebileceğini düşünüyorum.
Bu sefer romantik bir çanta yapmak istedim. Çebin üzerine, kendi çizdiğim şapkalı kadın desenini keçe ile aplike ettim.
Şapkada kullandığım şifon kumaşı kemer olarak da uyguladım.
Keçe, şifon ve dantelden anahtarlık süsü yaptım.
İçine cepli astar diktim. Bu sefer fermuar kullanmadım, mıknatısı daha çok yakıştırdım.
Diğer kot çantalarım burada
Kot pantolonun ana yurdunun San Francisco olduğunu biliyor muydunuz? 1850 lerde "altına hücüm" furyası ile bir sürü maceraperest California'daki altın madenlerine akın eder. Maden ve petrol işçilerinin pantolonlarının 2-3 kullanımda harap olduğunu, 24 yaşındaki Bavyera göçmeni Levi Strauss fark eder ve elindeki bir top çadır bezinden ( kaba dokunmuş pamuklu kumaş) sağlam dikişli pantolonlar diktirir. İlk pantolonlar pek rahat olmasa da inanılmaz dayanaklıymış. Daha sonra leke göstermesin diye maviye boyadığı pantolonları altın madenleri yakınlarında pazarlamaya başlar ve fazlasıyla ilgi görür.
1940'larda Lee ve Levi's arasındaki rekabet kumaş tiplerinin zenginleşmesini sağlamış. 1947'de Wrangler de pazara girince kot (blue jeans) üniseks bir giysi haline gelmiş ve her sektörde çalışan işçiler arasında kot tulum ve salopetler çok yaygınlaşmış. James Dean, Marlon Brando, Elvis Presley gibi dönemin ünlülerinin de kot giymesi, bu giysinin geniş kitlelerce beğenilmesinde büyük rol oynamış. Marilyn Monroe gibi yıldızlar sayesinde ise kadın modasına da girmiş.